bir ölüm tefekkürü!!!
1 sayfadaki 1 sayfası
bir ölüm tefekkürü!!!
BİR ÖLÜM TEFEKKÜRÜ
>Mutlaka bir cenazeye gitmişinizdir.
>Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde bir yeşil örtü görmüşünüzdür.
>O yeşil örtünün üzerinde sırma ile yazılı bir ayet vardır.
>Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez, ölümü "tadacaksınız der; kişi ölümü
>tattığı anda ölmüş olduğunu fark etmez.
>Kişi kendi bedenini yıkayanı ve çevresindekileri görür, bilir,tanır.
>Kendi cenaze namazını kılanları, tabutun içinde ve üstü örtülü olmasına
>rağmen görür, bilir ve tanır.
>Mezardan uzaklaşanların ayak seslerini işitir. Sonra kabrin çindeyken iki
>melek gelir.
>Münker, Nekir adlarıyla, maruf.
>Ve ona bazı sualler sorar.
>O suallerinde cevabını verir.Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz,
>çevrenizde de insanlar var.
>O anda elinizi kaldırmak istiyorsunuz, kaldıramıyorsunuz.
>Bir şey söylemek istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor, bir anda paniğe
>düşüyorsunuz.
>Dikkat edin.
>Aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duyularınız yerinde, dışarıda olup
>bitenleri görüyorsunuz.
>Fakat beden bir anda yığılıp kalmış. "Ölülerinizin yanında haykırıp,
>bağırıp, çağırmayın onlara eziyet edersiniz"
>Çünkü; o zaten ölü değil!!
>Derken alıyorlar bedeni koltuğun üstüne uzatıyorlar, törelerine göre
>getirip üstüne bir bıçak, bir çatal bir şeyler koyuyorlar.
>Siz orda çevrenizde ağlaşanları seyredip duruyorsunuz.
>Sonra alıyorlar sizi, götürüyorlar bir hamama sıcak bir yere, üstünüze
>suları döküyorlar, sizi evirip çeviriyorlar, siz ne kadar uğraşırsanız
>uğraşın, dışarıyla iletişim kurmaya
>"Ben yaşıyorum!" demeye diyemiyorsunuz.
>Ama sizi yıkayanları görüyorsunuz, biliyorsunuz, tanıyorsunuz.
>Tanıyorsunuz ama maddi dünyasıyla bağınız kopmuş.
>Param diyorsunuz, işim diyorsunuz, koltuğum diyorsunuz, anam, karım,
>çocuğum diyorsunuz hiç!
>Bunların hiçbiri size ulaşamıyor. Ve bunlara dokunamıyorsunuz.
>Ölümü tatma anındaki olayların bazı ana noktalarını vurgular.
>Öyleyse ölüm denen olayın ne olduğunu bir an için hatırlayalım.
>Şöyle anlatayım size ölümü;
>Daha sonra sizi alıyorlar beyaz bir kefene sarıyorlar, tahta bir sandığın
>içine koyuyorlar, üstünüzü kapatıyorlar ama o tahta sizin görüşünüze mani
>olmuyor, dışarıda olanları seyrediyorsunuz.
>Gözleri yaşlı, hüzünlü insanları görüyorsunuz.
>Sonra götürüyorlar bir musalla taşına koyuyorlar.
>Hüzünlü an, çevrenizde ağlıyorlar, haykırıyorlar.
>Gözü yaşlı karınız, kocanız, çocuğunuz, ananız, babanız, arkadaşlarınız
>Ve siz bunları da seyrediyorsunuz...
>Sonra sizi alıyorlar bir mezarın yanına getiriyorlar.
>Koyuyorlar toprağın üzerine, mezar kazılıyor çevrenizde hüzünlü
>insanları görebiliyorsun.
>İşte o anda hayatınızın en büyük paniği başlıyor. Yaşamınızın en
>büyük paniğini o anda yaşıyorsunuz.
>Çünkü aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duygularınız sizinle
>beraber, yani siz o anda yaşıyorsunuz, fakat bedeni içinde bir
>örtüde ve o mezarın içine konacağınızı, üstünüze toprağın
>atılacağını, ve orada hapis kalacağınızı, görüp hissediyorsunuz
Hz. Ömer(r.a) soruyor; Ya Resul! Ben mezara konduğum zaman şu
>andaki aklım, idrakim, duygularım, şuurum, aynen muhafaza olacak mı?
>Evet, Ya Ömer! Aynen şu andaki aklın, idrakin, duygularınla var olacaksın.
>Evet. Kişi o mezara gömülme anında hayatının en büyükpaniğini yaşıyor.
>Diri diri toprağa gömülüyor Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle
>toprağa alıp o mezarın içine koyuyorlar, üstünüze toprağı atmaya
>başlıyorlar.
>Tahtalar konuluyor veya beton taşlar konuluyor, dışarıyla ilginiz
>kesiliyor.
>Ama dışarıdaki sesleri duyuyorsunuz, toprağın içinde canlı canlı hapis
>kaldığınızı hissediyorsunuz.
>Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama, siz o toprağın içinde
>canlı canlı hapissiniz.
>Bağırmak, haykırmak istiyorsunuz;
>Beni buraya bırakmayın! beni buraya koymayın!, ben yaşıyorum!, canlıyım!,
>diriyim! Ben de sizin kadar şuurluyum!
>AMA ILETİŞİM YOK!
>Bunlara ulaşamıyorsunuz ve sizi oraya bırakıyorlar,
>üstünüze toprağı kapatıyorlar, ışık kayboluyor, kapkaranlık bir mezarın
>içinde tek başınasınız...
>Peygamberimiz(s.a.s) ş öyle diyor:" Kişi kabre konduğu zaman o panik içinde
>öyle bir haykırışla
>haykırır ki; feryadı arşa kadar yükselir. Fakat ne yazık ki insan kulağı o
>haykırışı işitemez."
>İşte o panik anında düşünüyorsunuz ki, size dünyada iken söylenen;
>ölmek yok!
>Hayat devam ediyor!
>Öbür hayata kendini hazırlamazsan pişman olursun! İkazları gelmişti,
>ulaşmıştı fakat bunları kaa'le almamıştın. Artık mezardan geri dönüş yok.
>Bitiyor, her şey son buluyor.
>Ve orada gerçekten iki melek geliyor, size bazı sualler soruyor.
>Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz, size ait olan bir
>olay..
>Sonra aradan zaman geçiyor, mezarın içinde yılan, çıyan, köstebek, fare
>kenarlardan çıkıyor geliyor sizin kaşınızı, gözünüzü, yanağınızı, ağzınızı,
>burnunuzu, karnınızı, bağırsaklarınızı yemeye başlıyor.
>Ve siz mezarda kendi yenişi, bu hayvanlar tarafından parçalanışınızı
>seyrediyorsunuz, hissediyorsunuz
>Evet, fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size ulaşmıyor ama kendinizi
>kâbus görür şekilde düşünün, rüyada, yatakta...
>Rüyanızda size gelen baskıları, birtakım hayvanların size verdiği zararı
>veya bir uçurumdan düşüşünüzü bir bıçağın sizi kesişini, boğulmanızı,
>göğsünüze birinin oturup boğazınızı sıkmasını
>düşünün...
>O anda fiziksel bir olay yok ama sizin yaşadığınız kâbus. İşte mezarda öyle
>bir kâbusun içine düşüyorsunuz ki, uyanma, geri dönme yolu yok.
>Ve böylesine başlayan bir ÖLÜM ÖTESI YAŞAM
>Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey
>değiştirmiyor.
>Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir
>değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız, "ölümü tatmak"
>demek bu bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek.
>Bu bedene kumanda edemez hale geliyorsunuz, işte bu "ölümü tatmak" denen
>olay.
Ama yaşamınız devam ederek gidiyor o kabirde...
>Size sorsam, bir aynaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz? desem, hemen
>vereceğiniz cevap şu olur. Aynaya baktığım zaman kendimi görürüm. İşte
>"aynaya baktığım zaman kendimi görürüm" cevabınız Peygamberi, Kuran’ı ve
>ölüm ötesi yaşamı inkârdan başka bir şey değildir! Eğer gördüğünüz aynada,
>sizin ben dediğiniz, kendim dediğiniz yapı ise bu beden belli bir seneler
>sonra toprak altında çürüyüp yok olacak ve bu hesaba göre sizinde yok
>olmanız
>gerekecektir.
>Ama siz toprak altında Peygamberin bildirdiği bir şekilde yaşayacaksınız.
>Bu beden çürüyüp yok olmasına rağmen demek ki aynada ben dediğiniz, kendim
>dediğiniz şeyi görmüyorsunuz. Siz bir beden görüyorsunuz.
>Sokakta bir araba görüyorsunuz, yaklaşıyorsunuz camatıklıyorsunuz, cam
>açılıyor içerde bir adam, direksiyona yapışmış "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben
>1956 modeli Chevrolet 'im " diyor.
>Adama bakarsınız gülersiniz, kafayı üşütmüş zavallı dersiniz. "Sen
>Chevrolet değilsin kardeşim, sen insansın, arabanın direksiyonunda
>oturuyorsun, bir süre sonra da direksiyondan kalkıp arabadan çıkarsın! "
>dersiniz. Adam size "Hayır öyle şey yok, herkes bana böyle dedi, herkes de
>bana böyle diyor, ben otomobilim" cevabını
>veriyorsa artik siz ona daha fazla bir şey söylemezsiniz. "Zavallı,
>ALLAH selamet versin" der, geçersiniz.
>İşte bugün birtakım insanlar, ben 56 doğumlu bilmem kimim, ben 48 doğumlu
>bilmem kimim, ben 38 doğumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im
>diyen şoförden farkı yoktur.
>Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte var olan, fakat bir süre sonra
>bu bedeni terk edip, bedensiz olarak yaş----- devam edecek bir varlıksınız.
>İşte din dediğimiz olgu buradan ileri geliyor, şu anda her ne kadar bu
>nedenle bu madde dünyasında yer alıyorsanız da, belli bir süre sonra, bu
>madde dünyasıyla tüm ilişkiniz kesilecek, paranız, koltuğunuz, karınız,
>kocanız, çoluğunuz - çocuğunuz, ananız,
>babanız v.s tümü geride kalacak, tek başınıza yepyeni bir hayata
>geçeceksiniz.
>Eğer o hayatın şartlarına göre kendinizi hazırlayamadıysanız, hazırlama
>gereği duymadıysanız, siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir
>sıkıntıya, azaba düşeceksiniz.
>Er geç denize düşecek olan insan yüzme öğrenmek mecburiyetindedir.
>Yüzmeyi öğrenmediyse, o denizin içinde boğulur. Bunun başka yolu yoktur.
>Ben dünyada böyle bir insandım, şöyle bir insandım, şunu yaptım, bunu
>yaptım.
>Sen dünyada nasıl bir insan olursan ol, eğer yüzmeyi öğrenmediysen, denize
>düşünce boğulursun.
>Sen eğer gideceğin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde
>hazırlanmadıysan, o alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektiği bir
>biçimde, gereken enerjiyle güçlenmediysen, ne olursan ol o alemin
>batağında;
>B-O-Ğ-U-L-U-R-S-U-N
>E canım ben Peygambere inanıyorum, ALLAH'a inanıyorum amagerektiği gibi
>hazırlanamıyorum.
>Lütfen Aldatmayalım kendimizi, mantığımızı çalıştıralım, beyni çalıştıralım
>gerçekçi düşünelim.
>Halimizi gemideki adama benzemesin.
>Peygamber sana diyor ki;"Eğer benim dediklerimi anlayıp idrak edemiyorsan,
>bana hiç olmazsa inan, ölüm ötesinde böyle bir yaşam var, o yaşamın
>şartlarına göre tedbir alarak kendini kurtar.
>Sen diyorsun ki;"Ben sana inanıyorum"
>Sonra bildiğin gibi yaşıyorsun.
>Peygambere inanmaktan gaye, Peygamberin dediğini anlayıp idrak etmek ve o
>bildirdiği tehlikeye karşı gereken tedbirleri almaktır. en ona gerektiği
>gibi kulak vermiyor, dediklerini anlamıyor, gereken tedbirleri almıyorsan,
>ne kadar" inanıyorum, onu çok seviyorum" dersen de, o gittiğin ortamda
>içine düşeceğin azaptan kendini kurtaramazsın.
>Ona inanmaktan murat, onun önerdiği bir biçimde gereken tedbirleri
>almaktır.
>Peygamberin senin inanmana ihtiyacı yok ki...Sen ya geleceği idrak edip,
>gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksın veyahut ta es geçeceksin.
>Gittiğin ortama gereken bir biçimde hazırlanmadığın içinde mahvolacaksın!
>Diri diri kabre gömülüp, orada canlı canlı o azabı çekeceksin seneler ve
>seneler boyu.
>Bulunduğun yerden bir başka yere 1-2 haftalığına gezmeye gitmeye
>kalkıyorsun, 6 ay evvelinden hazırlık yapıyorsun, oranın şartlarını
>öğreniyorsun, ne götüreyim, ne getireyim, yanıma ne
>alayım, orda nerede kalayım diye onu araştırıyorsun.
>Ömür boyu, sonsuz yaşayacağın bir ortama gideceksin bir daha geri dönüş
>yok, oranın şartlarını araştırma gereği duymuyorsun.
>Ondan sonra akıllıyım diye geçiniyorsun. Bu mu aklın...
>Hazırlanma kabul ama evvela oranın ne olduğunu öğren ondansonra hazırlanma,
>bilmediğin bir şeye nasıl tedbir alırsın veya nasıl tedbir almama gereğini
>duyarsın.
>Senin garanti senedin mi var, şu kadar sene yaşayacağına dair?
>Bir damarındaki tıkanma, bir kalp krizi, bir beyin kanaması senin bir anda
>kaç yaşında olursan ol hayatının sonudur.
>O andan itibaren sana ne karın, ne paran, ne kocan, ne anan, ne baban, ne
>bir başkası fayda edecek.
>Peki, o ölüm denen olayla birlikte başlayacak olan ölüm ötesi yaşama
>hazırlanmadıysan seni kim kurtaracak, ne kurtaracak. ALLAH kerim canım,
>yukarıda ALLAH var canım nasıl olsa kurtarır deyip
>kendimizi aldatmayalım. Lütfen bırakalım bu sonsuz aldatmacayı...
>Yoksa vay halimize........
>Mutlaka bir cenazeye gitmişinizdir.
>Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde bir yeşil örtü görmüşünüzdür.
>O yeşil örtünün üzerinde sırma ile yazılı bir ayet vardır.
>Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez, ölümü "tadacaksınız der; kişi ölümü
>tattığı anda ölmüş olduğunu fark etmez.
>Kişi kendi bedenini yıkayanı ve çevresindekileri görür, bilir,tanır.
>Kendi cenaze namazını kılanları, tabutun içinde ve üstü örtülü olmasına
>rağmen görür, bilir ve tanır.
>Mezardan uzaklaşanların ayak seslerini işitir. Sonra kabrin çindeyken iki
>melek gelir.
>Münker, Nekir adlarıyla, maruf.
>Ve ona bazı sualler sorar.
>O suallerinde cevabını verir.Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz,
>çevrenizde de insanlar var.
>O anda elinizi kaldırmak istiyorsunuz, kaldıramıyorsunuz.
>Bir şey söylemek istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor, bir anda paniğe
>düşüyorsunuz.
>Dikkat edin.
>Aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duyularınız yerinde, dışarıda olup
>bitenleri görüyorsunuz.
>Fakat beden bir anda yığılıp kalmış. "Ölülerinizin yanında haykırıp,
>bağırıp, çağırmayın onlara eziyet edersiniz"
>Çünkü; o zaten ölü değil!!
>Derken alıyorlar bedeni koltuğun üstüne uzatıyorlar, törelerine göre
>getirip üstüne bir bıçak, bir çatal bir şeyler koyuyorlar.
>Siz orda çevrenizde ağlaşanları seyredip duruyorsunuz.
>Sonra alıyorlar sizi, götürüyorlar bir hamama sıcak bir yere, üstünüze
>suları döküyorlar, sizi evirip çeviriyorlar, siz ne kadar uğraşırsanız
>uğraşın, dışarıyla iletişim kurmaya
>"Ben yaşıyorum!" demeye diyemiyorsunuz.
>Ama sizi yıkayanları görüyorsunuz, biliyorsunuz, tanıyorsunuz.
>Tanıyorsunuz ama maddi dünyasıyla bağınız kopmuş.
>Param diyorsunuz, işim diyorsunuz, koltuğum diyorsunuz, anam, karım,
>çocuğum diyorsunuz hiç!
>Bunların hiçbiri size ulaşamıyor. Ve bunlara dokunamıyorsunuz.
>Ölümü tatma anındaki olayların bazı ana noktalarını vurgular.
>Öyleyse ölüm denen olayın ne olduğunu bir an için hatırlayalım.
>Şöyle anlatayım size ölümü;
>Daha sonra sizi alıyorlar beyaz bir kefene sarıyorlar, tahta bir sandığın
>içine koyuyorlar, üstünüzü kapatıyorlar ama o tahta sizin görüşünüze mani
>olmuyor, dışarıda olanları seyrediyorsunuz.
>Gözleri yaşlı, hüzünlü insanları görüyorsunuz.
>Sonra götürüyorlar bir musalla taşına koyuyorlar.
>Hüzünlü an, çevrenizde ağlıyorlar, haykırıyorlar.
>Gözü yaşlı karınız, kocanız, çocuğunuz, ananız, babanız, arkadaşlarınız
>Ve siz bunları da seyrediyorsunuz...
>Sonra sizi alıyorlar bir mezarın yanına getiriyorlar.
>Koyuyorlar toprağın üzerine, mezar kazılıyor çevrenizde hüzünlü
>insanları görebiliyorsun.
>İşte o anda hayatınızın en büyük paniği başlıyor. Yaşamınızın en
>büyük paniğini o anda yaşıyorsunuz.
>Çünkü aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duygularınız sizinle
>beraber, yani siz o anda yaşıyorsunuz, fakat bedeni içinde bir
>örtüde ve o mezarın içine konacağınızı, üstünüze toprağın
>atılacağını, ve orada hapis kalacağınızı, görüp hissediyorsunuz
Hz. Ömer(r.a) soruyor; Ya Resul! Ben mezara konduğum zaman şu
>andaki aklım, idrakim, duygularım, şuurum, aynen muhafaza olacak mı?
>Evet, Ya Ömer! Aynen şu andaki aklın, idrakin, duygularınla var olacaksın.
>Evet. Kişi o mezara gömülme anında hayatının en büyükpaniğini yaşıyor.
>Diri diri toprağa gömülüyor Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle
>toprağa alıp o mezarın içine koyuyorlar, üstünüze toprağı atmaya
>başlıyorlar.
>Tahtalar konuluyor veya beton taşlar konuluyor, dışarıyla ilginiz
>kesiliyor.
>Ama dışarıdaki sesleri duyuyorsunuz, toprağın içinde canlı canlı hapis
>kaldığınızı hissediyorsunuz.
>Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama, siz o toprağın içinde
>canlı canlı hapissiniz.
>Bağırmak, haykırmak istiyorsunuz;
>Beni buraya bırakmayın! beni buraya koymayın!, ben yaşıyorum!, canlıyım!,
>diriyim! Ben de sizin kadar şuurluyum!
>AMA ILETİŞİM YOK!
>Bunlara ulaşamıyorsunuz ve sizi oraya bırakıyorlar,
>üstünüze toprağı kapatıyorlar, ışık kayboluyor, kapkaranlık bir mezarın
>içinde tek başınasınız...
>Peygamberimiz(s.a.s) ş öyle diyor:" Kişi kabre konduğu zaman o panik içinde
>öyle bir haykırışla
>haykırır ki; feryadı arşa kadar yükselir. Fakat ne yazık ki insan kulağı o
>haykırışı işitemez."
>İşte o panik anında düşünüyorsunuz ki, size dünyada iken söylenen;
>ölmek yok!
>Hayat devam ediyor!
>Öbür hayata kendini hazırlamazsan pişman olursun! İkazları gelmişti,
>ulaşmıştı fakat bunları kaa'le almamıştın. Artık mezardan geri dönüş yok.
>Bitiyor, her şey son buluyor.
>Ve orada gerçekten iki melek geliyor, size bazı sualler soruyor.
>Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz, size ait olan bir
>olay..
>Sonra aradan zaman geçiyor, mezarın içinde yılan, çıyan, köstebek, fare
>kenarlardan çıkıyor geliyor sizin kaşınızı, gözünüzü, yanağınızı, ağzınızı,
>burnunuzu, karnınızı, bağırsaklarınızı yemeye başlıyor.
>Ve siz mezarda kendi yenişi, bu hayvanlar tarafından parçalanışınızı
>seyrediyorsunuz, hissediyorsunuz
>Evet, fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size ulaşmıyor ama kendinizi
>kâbus görür şekilde düşünün, rüyada, yatakta...
>Rüyanızda size gelen baskıları, birtakım hayvanların size verdiği zararı
>veya bir uçurumdan düşüşünüzü bir bıçağın sizi kesişini, boğulmanızı,
>göğsünüze birinin oturup boğazınızı sıkmasını
>düşünün...
>O anda fiziksel bir olay yok ama sizin yaşadığınız kâbus. İşte mezarda öyle
>bir kâbusun içine düşüyorsunuz ki, uyanma, geri dönme yolu yok.
>Ve böylesine başlayan bir ÖLÜM ÖTESI YAŞAM
>Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey
>değiştirmiyor.
>Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir
>değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız, "ölümü tatmak"
>demek bu bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek.
>Bu bedene kumanda edemez hale geliyorsunuz, işte bu "ölümü tatmak" denen
>olay.
Ama yaşamınız devam ederek gidiyor o kabirde...
>Size sorsam, bir aynaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz? desem, hemen
>vereceğiniz cevap şu olur. Aynaya baktığım zaman kendimi görürüm. İşte
>"aynaya baktığım zaman kendimi görürüm" cevabınız Peygamberi, Kuran’ı ve
>ölüm ötesi yaşamı inkârdan başka bir şey değildir! Eğer gördüğünüz aynada,
>sizin ben dediğiniz, kendim dediğiniz yapı ise bu beden belli bir seneler
>sonra toprak altında çürüyüp yok olacak ve bu hesaba göre sizinde yok
>olmanız
>gerekecektir.
>Ama siz toprak altında Peygamberin bildirdiği bir şekilde yaşayacaksınız.
>Bu beden çürüyüp yok olmasına rağmen demek ki aynada ben dediğiniz, kendim
>dediğiniz şeyi görmüyorsunuz. Siz bir beden görüyorsunuz.
>Sokakta bir araba görüyorsunuz, yaklaşıyorsunuz camatıklıyorsunuz, cam
>açılıyor içerde bir adam, direksiyona yapışmış "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben
>1956 modeli Chevrolet 'im " diyor.
>Adama bakarsınız gülersiniz, kafayı üşütmüş zavallı dersiniz. "Sen
>Chevrolet değilsin kardeşim, sen insansın, arabanın direksiyonunda
>oturuyorsun, bir süre sonra da direksiyondan kalkıp arabadan çıkarsın! "
>dersiniz. Adam size "Hayır öyle şey yok, herkes bana böyle dedi, herkes de
>bana böyle diyor, ben otomobilim" cevabını
>veriyorsa artik siz ona daha fazla bir şey söylemezsiniz. "Zavallı,
>ALLAH selamet versin" der, geçersiniz.
>İşte bugün birtakım insanlar, ben 56 doğumlu bilmem kimim, ben 48 doğumlu
>bilmem kimim, ben 38 doğumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im
>diyen şoförden farkı yoktur.
>Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte var olan, fakat bir süre sonra
>bu bedeni terk edip, bedensiz olarak yaş----- devam edecek bir varlıksınız.
>İşte din dediğimiz olgu buradan ileri geliyor, şu anda her ne kadar bu
>nedenle bu madde dünyasında yer alıyorsanız da, belli bir süre sonra, bu
>madde dünyasıyla tüm ilişkiniz kesilecek, paranız, koltuğunuz, karınız,
>kocanız, çoluğunuz - çocuğunuz, ananız,
>babanız v.s tümü geride kalacak, tek başınıza yepyeni bir hayata
>geçeceksiniz.
>Eğer o hayatın şartlarına göre kendinizi hazırlayamadıysanız, hazırlama
>gereği duymadıysanız, siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir
>sıkıntıya, azaba düşeceksiniz.
>Er geç denize düşecek olan insan yüzme öğrenmek mecburiyetindedir.
>Yüzmeyi öğrenmediyse, o denizin içinde boğulur. Bunun başka yolu yoktur.
>Ben dünyada böyle bir insandım, şöyle bir insandım, şunu yaptım, bunu
>yaptım.
>Sen dünyada nasıl bir insan olursan ol, eğer yüzmeyi öğrenmediysen, denize
>düşünce boğulursun.
>Sen eğer gideceğin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde
>hazırlanmadıysan, o alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektiği bir
>biçimde, gereken enerjiyle güçlenmediysen, ne olursan ol o alemin
>batağında;
>B-O-Ğ-U-L-U-R-S-U-N
>E canım ben Peygambere inanıyorum, ALLAH'a inanıyorum amagerektiği gibi
>hazırlanamıyorum.
>Lütfen Aldatmayalım kendimizi, mantığımızı çalıştıralım, beyni çalıştıralım
>gerçekçi düşünelim.
>Halimizi gemideki adama benzemesin.
>Peygamber sana diyor ki;"Eğer benim dediklerimi anlayıp idrak edemiyorsan,
>bana hiç olmazsa inan, ölüm ötesinde böyle bir yaşam var, o yaşamın
>şartlarına göre tedbir alarak kendini kurtar.
>Sen diyorsun ki;"Ben sana inanıyorum"
>Sonra bildiğin gibi yaşıyorsun.
>Peygambere inanmaktan gaye, Peygamberin dediğini anlayıp idrak etmek ve o
>bildirdiği tehlikeye karşı gereken tedbirleri almaktır. en ona gerektiği
>gibi kulak vermiyor, dediklerini anlamıyor, gereken tedbirleri almıyorsan,
>ne kadar" inanıyorum, onu çok seviyorum" dersen de, o gittiğin ortamda
>içine düşeceğin azaptan kendini kurtaramazsın.
>Ona inanmaktan murat, onun önerdiği bir biçimde gereken tedbirleri
>almaktır.
>Peygamberin senin inanmana ihtiyacı yok ki...Sen ya geleceği idrak edip,
>gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksın veyahut ta es geçeceksin.
>Gittiğin ortama gereken bir biçimde hazırlanmadığın içinde mahvolacaksın!
>Diri diri kabre gömülüp, orada canlı canlı o azabı çekeceksin seneler ve
>seneler boyu.
>Bulunduğun yerden bir başka yere 1-2 haftalığına gezmeye gitmeye
>kalkıyorsun, 6 ay evvelinden hazırlık yapıyorsun, oranın şartlarını
>öğreniyorsun, ne götüreyim, ne getireyim, yanıma ne
>alayım, orda nerede kalayım diye onu araştırıyorsun.
>Ömür boyu, sonsuz yaşayacağın bir ortama gideceksin bir daha geri dönüş
>yok, oranın şartlarını araştırma gereği duymuyorsun.
>Ondan sonra akıllıyım diye geçiniyorsun. Bu mu aklın...
>Hazırlanma kabul ama evvela oranın ne olduğunu öğren ondansonra hazırlanma,
>bilmediğin bir şeye nasıl tedbir alırsın veya nasıl tedbir almama gereğini
>duyarsın.
>Senin garanti senedin mi var, şu kadar sene yaşayacağına dair?
>Bir damarındaki tıkanma, bir kalp krizi, bir beyin kanaması senin bir anda
>kaç yaşında olursan ol hayatının sonudur.
>O andan itibaren sana ne karın, ne paran, ne kocan, ne anan, ne baban, ne
>bir başkası fayda edecek.
>Peki, o ölüm denen olayla birlikte başlayacak olan ölüm ötesi yaşama
>hazırlanmadıysan seni kim kurtaracak, ne kurtaracak. ALLAH kerim canım,
>yukarıda ALLAH var canım nasıl olsa kurtarır deyip
>kendimizi aldatmayalım. Lütfen bırakalım bu sonsuz aldatmacayı...
>Yoksa vay halimize........
feyza- Yeni Üye
-
Ruh Hali :
Mesaj Sayısı : 69
Başarı Puanı : 3
Rap : 3
Kişi sayfası
Başarı Puanı, Seviye, Güçlülük: Max.3
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz